9 Kasım 1938
Sonbaharın şiddetle esen rüzgârına rağmen direnen sarı yapraklar, çınar ağacının büyüklüğünü, yüceliğini gösteriyordu adeta. Kendisini sevgiyle izleyen mavi gözlere öylesine alışmıştı ki gökyüzü dedikleri şey kesinlikle bu olmalıydı. Kimi zaman parçalı bulutlu kimi zaman ise güneşi hissettiren bir sıcaklık vardı bakışlarında. Yağmurlu günleri de olmuştu elbette ama bunu çınar ağacından başka kimseye göstermemişti. Uçsuz bucaksız yalnızca bu topraklara ait bir gökyüzüydü bu. Çınar ağacı bunu çok iyi biliyor, yapraklarını sonbaharın değil yalnızca bu maviliğin hiç dinmeyecek rüzgârında savurmak istiyordu. Her sabah uyandığı gökyüzünde artık uyanamayacağını anlamıştı
çünkü.
10 Kasım 1938
Saat 09.05
Dolmabahçe en kasvetli Kasım'ı yaşıyor, sararmış yapraklar tamamen dökülmüş, hüzünle salınıyor etrafında... Çınar ağacı tüm çıplaklığıyla boynu
bükük duruyor, gökyüzü ona küsmüş, kapatmış mavinin en güzel tonunu. Çünkü 10 Kasım'mış ve saat 9'u 5 geçiyormuş. Bir yüzyıl daha yaşasa bile gökyüzünü artık bulamayacakmış. 'Kökümden söküp beni götürselerdi de o mavi gözler hiç kapanmasaydı.' demiş yüzyıllık çınar ağacı, ardından son yaprağını da dökerek uğurlarken...