Her zaman kadere inanan bir insan olmuştum. İnsan kaderini yaşardı ve ondan kaçamazdı. Siz istediğiniz kadar kalkanlarınızı kuşanın, eğer yaşayacağınız bir olay varsa onu eninde sonunda yaşardınız ve şu an bulunduğum durum da belki beni böyle düşünmeye sevk ediyordu.
Kader dediğimiz şey iki yoldan mı ibaretti yoksa hangi yolu seçerseniz seçin aynı yere varacağınız bir düzlükten mi? Matematikte gidiş yolun yanlış olsa da doğru sonucu bulabiliyordunuz. Peki ben neden hem gidiş yolunu yanlış algılıyor hem de yanlış sonuca varıyordum her defasında?
Benim kaderimde yollara puan verilmiyor muydu? Yavaş yavaş o puanları toplayabilseydim acaba doğru sonuca varır mıydım ya da sonuç yanlış olsa da kaderimi değiştirebilir miydim, bilmiyorum.
Ne şekilde olursa olsun benim vardığım sonuç koca bir yanlıştan ibaretti ama pes etmeden o yanlışın üzerine gitmeli ve doğru sonuca ulaşana kadar ilerlemeliydim.
Artık elimde ipuçlarım vardı: oğlum.
O ipuçlarını kullanarak doğruyu bulabilir ve hedefime emin adımlarla ilerleyebilirdim.